Hayat koşturması, Temmuz’un
ortasına gelmişiz hiç haberimiz yok.
Hava baygın. Ne yapsak kar etmiyor dedik ve bunca zaman –ki bence
benim için bir problem- evdeydik. Biraz havuzda takıldık biraz bahçede derken
değişik bir şeylere girişemedik. Serin havayı fırsat bildik ve döndük dedik ki
yeter bu kadar, haydi..
Cumartesi günü benim biriciğimin
doğum günüydü. Gündüzden yapılacak işler vardı. Bir oraya bir buraya
koştururken hangi gündeyiz, ne yapıyoruz unuttum gitti. Sadece akşama
odaklandık. Aceleyle işlerimi bitirip hazırlandık. Bir organizasyon yapalım ve
birlikte şarkılar söyleyelim istedik. Canım ailemle birlikte gittik sazlı sözlü
bir mekana. Oturduğumuz yere yakın sahil tarafında yemeli , içmeli söylemeli
bir yere gittik. Uzun zamandır birlikte böyle kafayı boşaltmamıştık iyi oldu
şarkı söylemek.. Daha bir perçinlendik şarkılarla. Keyiflendik ve dedik ki “iyi
ki doğdun gökçe’”
Gece geç
yatınca Pazar sabahına dahil olmak biraz zaman aldı tabii. Şu Pazar günün stresi
burada başlıyor işte. Son tatil günün.. Uyusan mı? Uyanıp kahvaltıya mı gitsen?
Denize mi gitsen? Arkadaşlarla mı görüşsen? Yarına yemek mi yapsan? Annenlere mi
gitsen? Evde pinekleyip film mi izlesen? Ve daha niceleri.. Sadece 1 gün ve
sonsuz seçenek. Her seçiş bir vazgeçiştir mottosuyla kalkıp hızlıca
hazırlandık. Biraz uyuyup sonra kahvaltı yapmayı tercih ettik. Atladık arabamıza
ver elini Balat sokakları dedik. Rengarenk evleri, bu dünyaya ait olmayan
tavırları, farklı ve turistik yer izlenimini veren arka sokaklarıyla hep merak
konusuydu. Önce dedik biraz günaha girelim. Cooklife Balat adında miss gibi bir
cafeye gittik. Tasarım, dizayn, şekli şemali müthiş. Off be Metin dedim, ne
güzel çalışır ve yaşarız burada..
Hayallerimize biraz ara verdik ve
sorduk birbirimize, Ne yiyelim? Tabi k Pankek yiyelim. Canımsın! Gözümüz doyar
mı tabi.. önce 2 kişilik kahvaltı söyledik. İlk başta gözü doymasa da bence 2
kişiye sakin ve samimi bir kahvaltı. Omleti var, çıtır ekmeği, peynir
çeşitleri, reçeli, zeytini, domatesi, yağı yani olması gereken her şey var. Keyfimiz
bedenimizden fışkırıp resmen dans ediyordu, eminim dışarıdan geçen herkes bunu
görüyordur. Kahve kokusu..! mutlulukla bir ilgisi olmalı.. kahvaltı sonrası
tıka basa doymuşken enfesto pankekler geldi. Şekli şemali, şurubu, görseli..
ayy nasıl mutluyum anlatamam. Tadı da gayet güzeldi. Tabir-i caizse kusana kadar yedik ve
kıpırdayamayacak halde cafeden çıktık. 2 kişilik kahvaltı 26 TL, 4 adet pankek
24 TL (2’lisi de vardı 16TL), americano 8 TL, espresso 6 TL olarak toplamda 64
TL’ye baygınlık derecesinde yedik. Tavsiye mi? Kesinlikle..!
Göbeğimizi elimize aldık ve düştük kaybolmalara. Ara sokaklara, renkli evlere ve tarih kokan yerlere daldık. Fotoğraf çekilirken başımızı bir kaldırdık ve kıpkırmızı bir yapı gördük. “Fener Rum Lisesi ve Ortaokulu” muhteşemdi, gerçekten. Sancaktar Yokuşu’nda kalıyor ve görülmemesi imkansız. Kırmızı tuğlalar Fransa’dan getirilmiş. Aralarda beyaz farklı taşlar da var. Aynılık yok hiç binada, hep bir farklılık ve tasarım. Tarihiyle ilgili detaylar için pek çok internet sitesi mevcut.
Yürümeye ve keşfetmeye devam..
hepimizin tabir olarak kullandığı “Çıfıt Çarşı”sını aradı gözlerim. Pazar
olduğu için dükkanlar kapalıydı birkaç tane açık bulup içlerine daldım. Eski kokuyordu
hep.. Çok eski şeyler vardı ne bulduysam elledim ve hayallere daldım. Sokaktan ilerledikçe
bir kıyamet bir gürültü duyduk ne olduğunu anlamak için biraz daha yaklaştık. Oo
içerisi nasıl kalabalık anlatamam. Mezat dedikleri açık arttırmayla eski
ürünleri satıyorlar. Nasıl da önemli hissediyor insan kendini elinde masa tenisi
raketlerinden numaraları tutup 2’şer TL fiyatı arttırırken.. Amcanın sunduğu
eşyaların çok da eski ve antik olduğunu söyleyemeyeceğim. Evimizde kullanmadığımız,
elden çıkartmak istediğimiz ürünler genel olarak. Oyuncak da vardı, duvar
halısı da, gaz lambası da, fincan takımı da.. Moda hemen girdim, madam Gamze olarak rönesans
dönemindeymiş gibi tüylü şapkamla oturup bir süre fiyat artışını izledim.
Sat- sat- sattım! Sırtımda çanta,
ayağımda spor ayakkabılarla bir anda yurdum kızı oluverdim. Uyandım düşlerimden
ve devam ettim renkli evlerin arasından..
Nefes almak, keşfetmek, kaybolmak
güzel şey vesselam. Gezin, görün, yiyin.
YAŞASIN GEZMEK, OHH BE!
0 yorum