YLDRG. Blogger tarafından desteklenmektedir.

Bu Blogda Ara

  • Ana Sayfa

selaset


Göğün gözlerinle birleştiği yerlerde
Çıngıraklı yılanlar hayale dalıyor.
Bir bir güzelleştiriyor dünyayı
Gözlerin, 
Ve gözlerinden süzülen umut ışığı.

Bir dile geliş serüvenine ayak basıyor
Rüyalarda çiçek toplayan kızlar.
Uykusundan uyanmak istemeyen çiçeklerin
BildiÄŸi bir ÅŸey var;
Gerçek dünyanın zalimliğini yıkmak,
Rüyalara sahip olamaya benzemiyor.

Sesin yağmurlara karışırken
Göğün  yedi kilitli kapıları açılıyor.
Yapraklar koca damlalara ev sahipliği telaşında,
kurak kalmış topraklar hasret denizinde boğulurken.

Bir masal gerekiyor engereklere
Ruhlarının iyiliği topraktan ağaçlara,
Ağaçtan gezegenlere yayılırken.
Hiçbir masal kurallara aykırı bitmez, bilmiyorlar

Kokun siniveriyor yedi kuleden aşağı
Bir dilek için bin yıldız düşüyor, yerlere
Denizler kayaları süpürüp temizlerken
Küçük bir kız çocuğunu camda bekletiyor hayalin.

Tam buradan çekip vurulmuştu hayallerim
Ellerim kan revan içinde bir yorgan altında kendimi
Kendi benliğimi telkin ediyordum, gece saat üç
Yüzümün aynaya hayranlığına sarmaşıklar dolanır,
Gün doğumunda özgürlüğe açılmasını beklerdim.
Maalesef, bir kabus deÄŸildi,
İzi her daim taşınacak bir gerçekti.
Geç
me
di.
Share
Tweet
Pin
Share
No yorum
Bayram yaklaşırken herkesin söylediği o cümleye ben de imzamı atıyorum. Yaşlanıyor muyum diye bir sordum önce. Geçen senelerde de bu cümleyi kuruyordum ama inanmıyorum bu kadar. Yaza geldiği için midir nedir hiçbir anlamı kalmadı bayramların. Eh bir de çalışınca tek anlamı tatil oluyor haliyle.
                Åžimdi gözlerimizi kapatıp küçükken olan bayramlara gidelim.. Önce Ramazan’ın son haftası bize yaÅŸattıklarına bakalım. Evde bir temizlik.. Canımız çıkana kadar, ıncık cıncık, dip köşe temizlik yapardık.  Biz ailecek küçük olduÄŸumuz için bize kimse gelmezdi, hep biz giderdik. Bu yüzden onca temizliÄŸi hep söylene söylene yapardım. Evin büyük ablası olarak anneye yardım etmek bana düşerdi. Vitrindeki tüm eÅŸyalar aÅŸağı iner, yıkanır paklanır, yeni örtüler serilir. Perdeler indirilir, en güzel yumuÅŸatıcıyla yıkanır, camlar ovalanır –genelde üstüne bir de yaÄŸmur yaÄŸardı- nevresimler deÄŸiÅŸtirilir, banyo ayrı bir ovalanırdı. Bayram temizliÄŸi dediÄŸin ÅŸey gerçekten 1 hafta sürerdi. Arefeye kadar iÅŸi bitirenler ÅŸansı ve eli çabuk insanlardı, ayrıcalıktı yani bu.  Onca iÅŸin gücün, kovayla bezin arasından sıyrılıp bayramlık kıyafet bakmaya da çıkardık. Nerede ne var diye maÄŸazaların altını üstüne getirirdik. BeÄŸenip seçmek de ayrıca bir meziyetti. Genelde ya beÄŸenemezdik ya da beÄŸendiÄŸimiz o etek üstümüze olmazdı. Hayal kırıklığıydı tabi ama onu unutturacak bir ÅŸey elbet bulurduk. Evde 3 kadınla yaÅŸayan zavallı babam, arefe akÅŸamları bizi eve beklemezdi zaten. EÄŸer temizlik arasında o hafta kıyafet bulduksak, deÄŸmeyin keyfimize bir geniÅŸ, bir rahat olurduk ki sormayın.
                TemizliÄŸi, kıyafeti hallettik. Sırada tatlı var tabi ki. Kimse gelmese de o tatlılar börek, çörekler yapılırdı. Biz biraz farklılığı sevdiÄŸimizden sanırım bayram baklavası yerine Amonyaklı pasta yapardık. BildiÄŸiniz bisküvili pastanın daha meÅŸakkatlisi yani bayram baklavası kadar uÄŸraÅŸtırıcı ve havalı. Hamurlar açılıp, tek tek bilmem kaç kat piÅŸirilip arasına özel kakaolu puding sürülür ve yaklaşık 30 katlı bir pasta yapılırdı. O evin kokusu hala burnumdadır. Acı acı, yakıcı bir koku.. KardeÅŸim pek nazlıdır gelemez o öyle ÅŸeylere diye babamla dışarı dolaÅŸmaya çıkarlardı. Pasta piÅŸince yemeÄŸe gelirlerdi. Tabi annem ilk gelecek misafire kadar saklardı, bozamazdık ÅŸeklini ÅŸemalini. Bayram bitse de yesek ÅŸunu diye gelip geçerken sadece koklardık.
                Temizlik, kıyafet, tatlı hazır. Artık saat geç olmaya yüz tutmuÅŸ, sırada banyo var! Önce kardeÅŸ yıkanır, sonra abla hızlıca yıkanır. Fırsat kalırsa anne yıkanır, bayram sabahı baba yıkanır. Müstakil evimizde, halamlarla birlikte 2 dairemiz vardı. 2 evden birisi suyu açtığında, akışı yavaÅŸlar ve banyo yapmak iÅŸkence olurdu. Mutlaka birimiz diÄŸerini bekler ve ilk kapan rahat rahat yıkanırdı. Bizdeki ritüel böyleydi.
                Temizlik, kıyafet, tatlı, banyo hazır. Ve sabah olur..
Asla deÄŸiÅŸmeyen ÅŸey, 8:30-09:00 gibi annem “Bugün bayram, erken kalkın çocuklar! Giyelim en güzel giysileri” ÅŸarkısıyla bizi uyandırırdı. Allah’ım ne kadar güzel bir uyanış ÅŸekliydi o. Huzurlu ve keyifli. Gülümseyerek uyanır hemen elimizi yüzümüzü yıkamaya giderdik. Babam camiden gelmiÅŸ, sıcacık simitlerle, annem mis gibi kahvaltıyı hazırlamış, televizyonda Yıldız Abla’yla Kanal D Çocuk Kulübü açılmış olurdu. 1 ay evde yapılamayan kahvaltının acısı bu birkaç saatte çıkardı. 
               Geriye dönsem tekrar o masaya otursam, uyuklayarak çayımı içsem..
Sonra kıyafetlerimizi giymeye koşardık kardeşimle. Yardımlaşarak o beni, ben onu, annem ikimizi giydirirdi. Erkenden hazır olup bayramlaşırdık. Kahverengi deri çantamıza ilk harçlığı babam verirdi. Ne büyük mutluluk ve armağan!
Gezmeye baÅŸlardık. Babanneme gidip sarma, börek patates kızartması yerdik kahvaltı sonrası,. Sonra devam ederdik iÅŸte hala, teyze, annemin teyzeleri, babamın halaları derken bize 3 gün bayram yetmezdi. DeÄŸiÅŸmeyen diÄŸer ritüel de bayramın ilk akÅŸamıydı.  Ananemde toplanırdık hepimiz. Oo ne güzel yemekler yerdik.
                Ve büyüdük.. Çalışmaya baÅŸladık, evlendik derken bayram bizim için sadece gezmeye gitmek, tatil yapmak oldu. Büyüsü bozuldu çoÄŸu ÅŸeyin, anlamı kayboldu. Kışa geldiÄŸinde tekrar deÄŸiÅŸir mi algılar bilmiyorum ama o zaman da kayak tatiline, ÅŸehir turuna gidilir herhalde. Ya da çoluk çocuk olur evde pineklemeye ayırırız vaktimizi..

                Yüksek sesle söyledikçe anlıyorum ama hayat buna döndü, farkında olsak da her ÅŸeyin, geriye dönemiyoruz.. NormalleÅŸtiriyoruz.
Share
Tweet
Pin
Share
4 yorum
Artık sandalye döşemesinin her bir ipliği sırtıma batıyordu. Saatlerdir onun kendi egosunun göklere tırmanmasına müsaade ediyordum. Defalarca görüşülen, konuşulan, karalaştırılan ne varsa hepsini tek tek önüme koyuyor ve sorguluyordu. Sorguladığı her bir kelime için ben de tek tek açıklama ve geçmişe yönelik hatırlatmalar yapıyordum. Biliyorsun ya, birlikte konuşmuştuk ya, sen demiştin ya, söylemiştim ya.. Ne desem boş onu da biliyordum fakat diretmenin anlamsızlığının da farkındayım. Ne dese kabullenmeyecektim tabii ama ağız dalaşına girmek de inanılmaz yorucuydu. Kelimelerini takip etmeyi bıraktığım o an etrafı izlemeye başladım..
                Duvarda bir iz dikkatimi çekiyor. Boydan boya çatlamış. Depremde olmuÅŸ olabilir mi acaba? Yok sanmıyorum. O kadar küçük bir çatlak bırakmaz herhalde depremler. Çivi mi çaktılar acaba? Çakarken farkında olmadan aÅŸağı kadar yaralamış olabilirler duvarı. Sahi ne olmuÅŸ ki? Sadece boya da çatlamış olabilir. Aman neyse banane.
                Sesi hala odanın içinde. Nefes almakta zorluk çekiyorum sahiden. Nefes almak demiÅŸken.. Suyun rengi inanılmaz derecede muhteÅŸem. Cam göbeÄŸi mi desem, turkuvaz mı desem bilemedim. Seyretsem mi suya mı girsem kararsız kalıyorum. Elimde limonatam, başımda ÅŸapkam. . Aman ya karşımdaki manzaranın tadı daha önce alınmamış cinsten. Bir tarafım yemyeÅŸil yapraklarıyla maviyi farklı kılan tepeler, diÄŸer tarafım kuÅŸ seslerinin çınladığı dallarında kırmızı kırmızı kirazları sarkan aÄŸaçlar. Ayaklarım serin sulara deÄŸiyor. Tırnaklarımdaki kırmızı ojeler kirazlara kafa tutsa da onlarla yarışamayacağının farkında. Sessizce oyalanıyor suyun içinde. Pipeti aÄŸzıma götürüyorum yavaÅŸtan. İçinde buzlar, çilekler ve nane yaprakları olduÄŸu için tadı damağıma, renkleri gözlerime hitap ediyor. Hepsinin tadı küçücük yerden geçip aÄŸzıma yayılıyor. Keyfime diyecek yok derken birden ses yükseliyor. Yanımdaki çift kavga mı ediyor diye başımı çevirdiÄŸimde manzaram darmaduman olup yine çatlayan duvara dönüşüyor.

                Konu deÄŸiÅŸmiÅŸ. Nereden nereye gelmiÅŸiz hiç farkında bile deÄŸilim. Ben zaten burada deÄŸilim. Seni dinlemiyorum. Ben gidiyorum, yeter dedim içimden  ve derin bir nefes vererek başımı salladım ruhumu ve sabrımı teslim ettiÄŸim sandalyeden..
Share
Tweet
Pin
Share
No yorum

- Sen hiç rüya görüyor musun?
- Dünya üzerinde neden saat farkı var hiç düşündün mü?
- Hayır.
- Biz uyuduğumuzda ruhlarımız başka beden de can bulduğu için. En büyük hatamız ne biliyor musun?
- Bilmiyorum. 
- O bedenlerle yaÅŸadıklarımızı rüya sanmamız. 
- Neden bahsediyorsun?
- Sen rüyanda karşında gördüğün kiÅŸiyi sevgilin sanıyorsun ama yüzüne baktığında ona benzemiyor bile diyorum... Sadece bir düşün. 
Share
Tweet
Pin
Share
No yorum


Ne zaman kendime boş bir gün hediye etsem. Soluğu önce kütüphanede sonra da toplu taşıma araçları içinde buluyorum. Bugün de tüm günü kendime ayırdığım ama her zamankinden farklı olacağını hissettiğim bir gün idi.
Kütüphaneden bir kitap seçtim. En tozlu rafın bir altındaki raftan. Sağdan 3, soldan 15 numara.
Kitabın üzerinde " gece sessizliğinden, gündüzün felaketine geçişte " yazıyordu.
Tramvay durağına gelene kadar 10.568 adım attım.
Soğuk gri merdivenleri çıkarken rengarenk bir bahçede koştuğumu düşündüm.
Hayat gördüklerimizden çok görmek istediklerimiz de saklıydı. Åžimdi hatırlamadığım biri öyle söylemiÅŸti. Ben de o günden beri hoÅŸlanmadığım her ÅŸeyin üzerine, rengarenk bahçeler sererken buldum kendimi. 

Zil çaldı, kapı açıldı.
Bir adım attım kendimi kanıtlarcasına ve bir koltuğa oturdum cam kenarı. Hani zaman su gibi akar, olaylar gözlerinin önünden film şeridi gibi geçer, sen durursun ama her şey hareket eder ya...
Tam da öyle oluyor bir taşıtın camından insanları izlerken.

Zil çaldı kapı kapandı.
Beyaz ve  kırmızı ışıklarla karanlığı bastıran bir tünelden geçiyorum.
Kulağıma bir ses ilişiyor
-bunu böyle yapmamalıydın
Dönüp bakacak oluyorum, sonra beni engelleyen bir gülümseme çarpıyor gözüme
-elleri birbirine sarılmış çiftin o güzel gülümsemesi...

Zil çaldı kapı açıldı
Birileri geliyor içeriye, birileri terk ediyor bizleri. Kimi önce binip sonra vazgeçiyor birden, kimi son onda atıyor kendini içeri.
Bir telaÅŸ burada, binbir telaÅŸ.

Zil çaldı kapı kapandı.
Kırmızı bir bavul çarpıyor gözüme. Zor kapanmış belli, içindeki hayal yükü dışarı çıkıp omzuma konuyor. Bana ait olmayan yükleri taşımayı görev bilmişim kendime. Sıra bir anda karışıyor, karşımda oturan çift kalkıp, iki dedikoducu kıza bırakıyor yerini.
Yeniden gülümseyen iki yüz geliyor karşıma, en azından.

Zil çaldı kapı açıldı.
Ayrılıklar yüzünden omuzlara düşen gözyaşları, betonların kirini yıkıyor. İstasyonlardaki banklar kim bilir kaç yıkılış görmüşlerdir. Ve kaç çiçek üzerinde solmaya yüz tutmuş, kaç mektup altlarında ezilmiştir. Ayrılanlar birbirine el sallıyor, bazıları tenezzül dahi etmiyor, bazılarının uğurlayanı bile yok.

Zil çaldı kapı kapandı.
Share
Tweet
Pin
Share
No yorum
Çılgın Çiftimiz yollarda!

Bu hafta ne yapsak dedik dedik en sonunda sormaktan vazgeçtik. Cuma akşamı hazırladık çantaları ve cumartesi sabahı olmasını bekledik.
Sabah 07:30 gibi düştük yollara doğru Eskihisar Topçular feribotuna.. rotayı yolda belirledik ve dedik ki bu hafta olsun olsun Ya lo va!
Cumartesi sabahı sakinliğinde açtık müziğimizi ve birbirimize bakıp gülümsedik eşimle. Deliydik biraz ve bu delice hoşumuza gidiyordu. Defolup gitmek ruhumuzda vardı.
Şansımız yaver gitti ve hiç beklemeden feri botumuz hareket etti. Ramazan boyunca gidiş dönüş biletleri 70 TL olarak kampanyada. Normalde tek yön 45TL, ama böyle olunca keyfinden yiyemedik.
Hava nasıl güzel, nasıl güneşli anlatamam. Kaptık bir çayla tost (Kavurma kaşarlı Tost 8 TL, çay 2,5 TL) ve kocaman bir oh çekerek yolculuğumuza başladık. Yaklaşık 30-40 dakika sonra plakalar, radyo frekansları değişti. İşte benim için özgürlük buydu. Plakaların, frekansların değiştiği yerlerde olabilmek..
Yolculuk boyunca gezilecek yerlerin haritalarını, mesafeleri falan çıkartmıştık. İstikamet ÅŸelalelerdi. Ama dikkatimizi çeken bir ÅŸeyle rotamız tamamen dağıldı ve ÅŸekillenmemek üzere deÄŸiÅŸti. Mavi YeÅŸil Yol, dedikleri bir ÅŸeyi öğrendik. Bu sadece yeÅŸillikli bir yol. Ölümüne yeÅŸil, kaybolurcasına virajlı, tek ÅŸeritli daÄŸ yolu ve kusana kadar yercesine meyve aÄŸaçlarıyla dolu. KuÅŸ seslerinden kulaklarımız sağır, yaprakların yeÅŸillerinden gözlerimiz kör oldu diyebilirim. Birçok köylerin içinden geçerek seyir yolu yapılmış. Bir proje aslında. İzmit tarafından gelindiÄŸinde Altınova’dan, feribotla gidildiÄŸinde Yürüyen köşk’ten baÅŸlıyor ve neredeyse tüm Yalova’yı içeriyor. Köyler çok eski ve uzaklarda kalmış. Ulaşımın olup olmadığı bile meçhul olan yollardan geçtik. Gece o yolda olmayı tercih etmem sanırım, ÅŸeritler ve karanlık olması oldukça korkunç olur. Ama gündüz vakti yaÅŸadığımız o keyif ömrümüze bedeldi. Kesinlikle tavsiye ederim.


                Savrula savrula, aÄŸaçlardan meyve kopara kopara normal düz yola yaklaşık 2 saatte ulaÅŸtık. Sonraki istikamet Yürüyen köşk oldu. Zaten hemen Yalova giriÅŸinde kalıyor. GiriÅŸi 2 TL. Aracı bıraktıktan sonra bahçesinde biraz yürüyüp de köşke ulaÅŸtığınızda küçük ve samimi bir evin yanında devasa, 390 yaşında bir çınar sizi selamlıyor. Rehber eÅŸliÄŸinde her 20 dakikada bir köşke girip içinde dolaşılıyor. Atatürk’ün misafirlerini ağırladığı yerler, misafir terlikleri, kahve içtiÄŸi fincan (en sevdiÄŸi fincanmış ve Prag’dan gelmiÅŸ. Sadece Atatürk için özel yapılmış), oturduÄŸu masa, yattığı yatak, yıkandığı yerler.. Büyülenmek için her ÅŸey mevcut. Hemen hemen olduÄŸu gibi korumuÅŸlar yapıyı. Odalardaki perdeler orjinalken, tüller yenilenmiÅŸ, merdivenler, tırabzanlar Atatürk’ün elinin deÄŸdiÄŸi ÅŸekliyle bırakılmış. Rehberin anlattığına göre Atatürk evde yemek kokusundan hiç hoÅŸlanmazmış bu yüzden mutfak bulunmazmış. GiriÅŸte küçük bir servis odası vardı. Yemekler yan tarafta yapılıp, bu odadan servis edilirmiÅŸ. Üst kata çıktığımızda Atatürk’ün kiÅŸisel banyosunu gördük ve bir odada bize gülümseyen heykelini.. Bire bir ölçülerinde yapılmış takım elbiseli bir yakışıklı öylece oturmuÅŸ misafirlerini karşılıyor. Gerçekten tüyler ürpertici bir ÅŸey. Bir dolap göze iliÅŸiyor. İçinde yemek takımları ve yorganlar var. Sarı bir yorganı anlatıyor rehberimiz annesi kendi iÅŸlemiÅŸ elleriyle.. FotoÄŸraf çekmek yasak olduÄŸu için elimden geldiÄŸince anlatmaya çalıştım ama görmek gerçekten harikaydı.

 

                Atatürk’le vedalaşıp bir sonraki durağımıza Yalova Kent ormanına geçiyoruz. Çınarcık’a ulaşıp TeÅŸvikiye köyü tabelalarını takip ediyoruz. Dümdüz gidiyoruz ve açlığımızı nerede bastırabiliriz diye etrafı süzüyoruz. YeÅŸillikli ve tenha bir yol olduÄŸu için tabelaların yönlendirmesini takip ediyoruz. İnternetin de yardımıyla Zindan Cafe diye harika bir yere oturuyoruz. Etraf yeÅŸillik kocaman, masalar da var armutlar da. Güveçte köfte ve ayran istiyoruz. Yemek öncesi tereyağı, kaÅŸar ve sıcacık pide geliyor. Gömüyoruz hiç düşünmeden. Köftelerimizi anlatmaya kelime yetmez. Bir güveçte kocaman köfteler üzeri kaÅŸar dolu, enfesto! SipariÅŸ vermememize raÄŸmen bir de yeÅŸil salata geliyor masamıza. Toplamda 45 TL ödeyip ayrılıyoruz oradan. Kesinlikle tavsiye edilir.
                Göbeklerimizi elimize alarak yola devam ediyoruz. Çifte ÅŸelaleler az ilerde bizi bekliyor. Biraz ilerleyip giriÅŸ kapısına geliyoruz. Tatlı bir amca selamlıyor bizi, kamp soldan, ÅŸelaleler saÄŸdan diyor ve 5 TL rica ediyor. Arabamızı bırakıp Erikli Åželalesi’ne doÄŸru yürümeye baÅŸlıyoruz. Öyle yürümek deÄŸil, 2 3 adım bir ÅŸey. Bir asma köprü çıkıyor karşımıza azıcık sallanıp fotoÄŸraf çekilip devam ediyoruz. Patika yollardan, yeÅŸillerin arasından 1. Åželaleye sonra da 2. Åželaleye ulaşıyoruz. Nasıl da saklı, nasıl da kaybolası bir yer.. Suya giren çılgınlar da var, aman ıslanmak bana göre deÄŸil ben buradan bakarım diyen de.. Biz ortada kalıp, ıslanıp suya girmeyenlerdendik. Birkaç fotoÄŸraf çekilip, huzurla suyun sesini dinledikten sonra yola çıktık. Dipsiz göl dedikleri 2 ayrı göl de varmış, hızlıca arabamıza atlayıp görelim dedik. Çok incelemedik sanırım, öyle ilgimizi çeken bir ÅŸey göremedik ama internette yazılanlara göre zengin hayvan ve bitki çeÅŸitliliÄŸiyle doÄŸacıların uÄŸrak yeriymiÅŸ.          


                Havanın muhteÅŸemliÄŸine kanıp arabamıza atlayıp kendimizi serin sulara bırakacağımız bir yer aramak için ÅŸehre doÄŸru inmeye baÅŸladık. Çınarcık tarafına çektik arabayı ve bir evin bahçesinden geçip hoppa cuppa denize. AkÅŸam 6 gibiydi, hava bulutluydu ama üşütmüyordu. YaÅŸasın denize atlamak.. MuhteÅŸem bir deniz deÄŸildi ama yine de bizi sevindirme yetti.
                Yaz akÅŸamlarında ne yapılır? Denizden sonra tabi ki dondurma yenir. Bizde öyle yaptık ve Özkaymak dondurmacısından kaptık 2’ÅŸer top dondurma. Bal badem ve İtalyan karameli (nam-ı diÄŸer Åžirinler) tercih ettim. Topu 2,5 TL. Güzel mi derseniz, çok bayılmadım ama yedim.
Dondurmamızı yerken bir sonraki rotayı düşünmeye baÅŸladık. Bursa’ya geçelim Tirilye, Cumalıkızık, Bursa merkez, Mudanya yapalım dedik sonra durduk. Aklımıza gelen yerleri daha önce gezdiÄŸimiz için ayrıca yarın da babamızın doÄŸum günü olduÄŸu için haydi dedik doÄŸru eve!
Böylece günübirlik Yalova gezimizi tamamlamış olduk. Feribotta çekildiğimiz fotoğraflara bakarken eve varacak olmamızın huzuru içindeydik. Defolup gitmeyi çok seviyoruz ama eve de bayılıyoruz.


Share
Tweet
Pin
Share
No yorum
Haftanın 4. Gününde olduğumuza kim inanır ya!
Bu hafta bitip bitip tekrar başlıyor sanki, çalıştıkça zaman geçmiyor, işe geldikçe gün bitmiyor, hafta git gide çoğalıyor.
Hem de yazın ilk günü bugün. İçimizin laylay lomlom olması gereken ÅŸu tatlı havada hepimiz bir yerlerde tıkışık haldeyiz. Totomuz çimenlere yayılması gerekirken sandalye tepesinde, ellerimiz deniz kabuÄŸu toplaması gerekirken klavyelerde, gözlerimiz  güneÅŸten kısılması gerekirken ekranlara yapışmış vaziyette, aklımız zaten kim bilir nerede?

                Atın beni denizlere yalan dünya size kalsın melodileri fırfır dönüyor başımda. Ait olamamak diye bir ÅŸey var hepimizin hayatında. Ellerinde kitap, gözlerinde güneÅŸ gözlüğü olan ve ayakları pıçıl pıçıl sulara deÄŸen insanlara deÄŸil sözüm elbette, aitlik ekinin insana dönüşmüş hali onlar. 
Ben bizim gibilere sesleniyorum; haydi günün anlam ve önemine uygun eski fotoğraflardan yapalım bakalım bir TeBeTe..
Share
Tweet
Pin
Share
No yorum
Newer Posts
Older Posts

Katkıda bulunanlar

  • Unknown
  • Unknown
  • Unknown

Categories

  • Ana Sayfa
  • Anı
  • AÅŸk
  • Balat
  • Bayram
  • Biz Kimiz
  • Bozcaada
  • Cumartesi
  • Çanakkale
  • Çiçek
  • Etkinlik
  • Evlilik
  • GeçmiÅŸ
  • Gezi
  • Göz
  • GüneÅŸ
  • Günlük
  • Hafta Sonu
  • İstanbul
  • İz. Gün
  • Kadın
  • Kendime Not
  • Kutlama
  • Lethe
  • Masal
  • Mikro Hikaye
  • Mikro Åžiir
  • Ne Yapsak
  • Pazar
  • Sandal
  • Sevgi
  • Åžiir
  • Åžiirsel
  • Tanıtım
  • Tramvay
  • Umut
  • Yıldönümü

recent posts

Blog Archive

  • ►  2018 (5)
    • ►  Ekim 2018 (1)
    • ►  Mayıs 2018 (2)
    • ►  Nisan 2018 (2)
  • ▼  2017 (29)
    • ►  AÄŸustos 2017 (1)
    • ►  Temmuz 2017 (1)
    • ▼  Haziran 2017 (7)
      • İZİ TAÅžINACAK GERÇEK
      • Ah o Eski Bayramlar!
      • 'Yeter' Bazen
      • Bi' Düşün
      • Tramvay Günlükleri -1-
      • Hafta sonu Gezmeleri- Yalova
      • Sana da merhaba Yaz!
    • ►  Mayıs 2017 (20)

Kötüye Kullanım Bildir

Created with by ThemeXpose | Distributed By Gooyaabi Templates