Çılgın Çiftimiz yollarda!
Bu hafta ne yapsak dedik dedik en sonunda sormaktan
vazgeçtik. Cuma akşamı hazırladık çantaları ve cumartesi sabahı olmasını
bekledik.
Sabah 07:30 gibi düştük yollara doğru Eskihisar Topçular
feribotuna.. rotayı yolda belirledik ve dedik ki bu hafta olsun olsun Ya lo va!
Cumartesi sabahı sakinliğinde açtık müziğimizi ve
birbirimize bakıp gülümsedik eşimle. Deliydik biraz ve bu delice hoşumuza
gidiyordu. Defolup gitmek ruhumuzda vardı.
Şansımız yaver gitti ve hiç beklemeden feri botumuz hareket
etti. Ramazan boyunca gidiş dönüş biletleri 70 TL olarak kampanyada. Normalde
tek yön 45TL, ama böyle olunca keyfinden yiyemedik.
Hava nasıl güzel, nasıl güneşli anlatamam. Kaptık bir çayla
tost (Kavurma kaşarlı Tost 8 TL, çay 2,5 TL) ve kocaman bir oh çekerek yolculuğumuza
başladık. Yaklaşık 30-40 dakika sonra plakalar, radyo frekansları değişti. İşte
benim için özgürlük buydu. Plakaların, frekansların değiştiği yerlerde
olabilmek..
Yolculuk boyunca gezilecek
yerlerin haritalarını, mesafeleri falan çıkartmıştık. İstikamet şelalelerdi.
Ama dikkatimizi çeken bir şeyle rotamız tamamen dağıldı ve şekillenmemek üzere
değişti. Mavi Yeşil Yol, dedikleri bir şeyi öğrendik. Bu sadece yeşillikli bir
yol. Ölümüne yeşil, kaybolurcasına virajlı, tek şeritli dağ yolu ve kusana
kadar yercesine meyve ağaçlarıyla dolu. Kuş seslerinden kulaklarımız sağır,
yaprakların yeşillerinden gözlerimiz kör oldu diyebilirim. Birçok köylerin
içinden geçerek seyir yolu yapılmış. Bir proje aslında. İzmit tarafından
gelindiğinde Altınova’dan, feribotla gidildiğinde Yürüyen köşk’ten başlıyor ve
neredeyse tüm Yalova’yı içeriyor. Köyler çok eski ve uzaklarda kalmış. Ulaşımın
olup olmadığı bile meçhul olan yollardan geçtik. Gece o yolda olmayı tercih
etmem sanırım, şeritler ve karanlık olması oldukça korkunç olur. Ama gündüz
vakti yaşadığımız o keyif ömrümüze bedeldi. Kesinlikle tavsiye ederim.
Savrula
savrula, ağaçlardan meyve kopara kopara normal düz yola yaklaşık 2 saatte
ulaştık. Sonraki istikamet Yürüyen köşk oldu. Zaten hemen Yalova girişinde
kalıyor. Girişi 2 TL. Aracı bıraktıktan sonra bahçesinde biraz yürüyüp de köşke
ulaştığınızda küçük ve samimi bir evin yanında devasa, 390 yaşında bir çınar
sizi selamlıyor. Rehber eşliğinde her 20 dakikada bir köşke girip içinde dolaşılıyor.
Atatürk’ün misafirlerini ağırladığı yerler, misafir terlikleri, kahve içtiği
fincan (en sevdiği fincanmış ve Prag’dan gelmiş. Sadece Atatürk için özel
yapılmış), oturduğu masa, yattığı yatak, yıkandığı yerler.. Büyülenmek için her
şey mevcut. Hemen hemen olduğu gibi korumuşlar yapıyı. Odalardaki perdeler
orjinalken, tüller yenilenmiş, merdivenler, tırabzanlar Atatürk’ün elinin
değdiği şekliyle bırakılmış. Rehberin anlattığına göre Atatürk evde yemek
kokusundan hiç hoşlanmazmış bu yüzden mutfak bulunmazmış. Girişte küçük bir
servis odası vardı. Yemekler yan tarafta yapılıp, bu odadan servis edilirmiş.
Üst kata çıktığımızda Atatürk’ün kişisel banyosunu gördük ve bir odada bize
gülümseyen heykelini.. Bire bir ölçülerinde yapılmış takım elbiseli bir
yakışıklı öylece oturmuş misafirlerini karşılıyor. Gerçekten tüyler ürpertici
bir şey. Bir dolap göze ilişiyor. İçinde yemek takımları ve yorganlar var. Sarı
bir yorganı anlatıyor rehberimiz annesi kendi işlemiş elleriyle.. Fotoğraf
çekmek yasak olduğu için elimden geldiğince anlatmaya çalıştım ama görmek
gerçekten harikaydı.
Atatürk’le
vedalaşıp bir sonraki durağımıza Yalova Kent ormanına geçiyoruz. Çınarcık’a
ulaşıp Teşvikiye köyü tabelalarını takip ediyoruz. Dümdüz gidiyoruz ve açlığımızı
nerede bastırabiliriz diye etrafı süzüyoruz. Yeşillikli ve tenha bir yol olduğu
için tabelaların yönlendirmesini takip ediyoruz. İnternetin de yardımıyla
Zindan Cafe diye harika bir yere oturuyoruz. Etraf yeşillik kocaman, masalar da
var armutlar da. Güveçte köfte ve ayran istiyoruz. Yemek öncesi tereyağı, kaşar
ve sıcacık pide geliyor. Gömüyoruz hiç düşünmeden. Köftelerimizi anlatmaya
kelime yetmez. Bir güveçte kocaman köfteler üzeri kaşar dolu, enfesto! Sipariş
vermememize rağmen bir de yeşil salata geliyor masamıza. Toplamda 45 TL ödeyip
ayrılıyoruz oradan. Kesinlikle tavsiye edilir.
Göbeklerimizi
elimize alarak yola devam ediyoruz. Çifte şelaleler az ilerde bizi bekliyor.
Biraz ilerleyip giriş kapısına geliyoruz. Tatlı bir amca selamlıyor bizi, kamp
soldan, şelaleler sağdan diyor ve 5 TL rica ediyor. Arabamızı bırakıp Erikli
Şelalesi’ne doğru yürümeye başlıyoruz. Öyle yürümek değil, 2 3 adım bir şey.
Bir asma köprü çıkıyor karşımıza azıcık sallanıp fotoğraf çekilip devam
ediyoruz. Patika yollardan, yeşillerin arasından 1. Şelaleye sonra da 2.
Şelaleye ulaşıyoruz. Nasıl da saklı, nasıl da kaybolası bir yer.. Suya giren
çılgınlar da var, aman ıslanmak bana göre değil ben buradan bakarım diyen de..
Biz ortada kalıp, ıslanıp suya girmeyenlerdendik. Birkaç fotoğraf çekilip, huzurla
suyun sesini dinledikten sonra yola çıktık. Dipsiz göl dedikleri 2 ayrı göl de
varmış, hızlıca arabamıza atlayıp görelim dedik. Çok incelemedik sanırım, öyle
ilgimizi çeken bir şey göremedik ama internette yazılanlara göre zengin hayvan
ve bitki çeşitliliğiyle doğacıların uğrak yeriymiş.
Havanın
muhteşemliğine kanıp arabamıza atlayıp kendimizi serin sulara bırakacağımız bir
yer aramak için şehre doğru inmeye başladık. Çınarcık tarafına çektik arabayı
ve bir evin bahçesinden geçip hoppa cuppa denize. Akşam 6 gibiydi, hava
bulutluydu ama üşütmüyordu. Yaşasın denize atlamak.. Muhteşem bir deniz değildi
ama yine de bizi sevindirme yetti.
Yaz akşamlarında ne yapılır? Denizden sonra tabi ki dondurma yenir. Bizde öyle
yaptık ve Özkaymak dondurmacısından kaptık 2’şer top dondurma. Bal badem ve
İtalyan karameli (nam-ı diğer Şirinler) tercih ettim. Topu 2,5 TL. Güzel mi
derseniz, çok bayılmadım ama yedim.
Dondurmamızı yerken bir sonraki
rotayı düşünmeye başladık. Bursa’ya geçelim Tirilye, Cumalıkızık, Bursa merkez,
Mudanya yapalım dedik sonra durduk. Aklımıza gelen yerleri daha önce gezdiğimiz
için ayrıca yarın da babamızın doğum günü olduğu için haydi dedik doğru eve!
Böylece günübirlik Yalova
gezimizi tamamlamış olduk. Feribotta çekildiğimiz fotoğraflara bakarken eve
varacak olmamızın huzuru içindeydik. Defolup gitmeyi çok seviyoruz ama eve de
bayılıyoruz.
0 yorum