YLDRG. Blogger tarafından desteklenmektedir.

Bu Blogda Ara

  • Ana Sayfa

selaset

Bugün bayram, erken kalkın çocuklar!
Bugün bu şarkıyı söyleyerek uyandım. Kelebeklerimin kanat çırpış sesi, yanaklarımı okşayan hafif bir meltemle karışıyordu.
Bugün yüreğim pır pır atıyordu.
Bugün cama vuran yağmur damlaları yüzümü güldürüyordu.
Bugün baharın bitip, yaza girdiğimiz son gündü.
Bugün hayatımızın değiştiği bir gündü.
Bugün.. 30 Mayıs 2017. 👰 💕
2 yıl önce bugün hayatımın değiştiğini cümle aleme duyurmuş 10 100 1000 kişiyle tepine tepine oynamıştım. Zibilyon tane insanın elini öpmüş ve teşekkür etmiştim. Ettiğim tüm teşekkürlerin hayatımı alıp bambaşka taraflara götüren canım eşime olduğunu biliyordum. Elimi tuttuğunda, gözlerime baktığında, yüreğime dokunduğunda nasıl ömrümün renklendiğini, nasıl çiçek açtığını, nasıl içime su serpildiğini gördükçe teşekkür ettim.
Tek tek her günüme geriye baktığımda, oh diyorum her saniyem için. Hayatımda çok delilikler, saçmalıklar, hatalar ve doğru kararlar verdim ama bu karar hayatımdaki en dosdoğru karardı.
Beni yaptığım, yapacağım yanlışlardan koruyan adam, içimdeki insanlığı, çocukluğu dışa vuran, yüreğimin hep sımsıcak olmasına sebep olan sevgilim..  bana kattığın sevgi, insanlık, güzellik, samimiyet için binlerce kez teşekkür ederim.
Bu ben miyim, ben yapabilir miyim, nasıl olabilir diye düşünceye düştüğümde beni ellerimden tutup göklere çıkartan, sen yaparsın, sen bu’sun diyerek cesaretimi hep canlı tutan, sevap pointlerimi hep en üste çıkartan, gamzelerimin özgürce çıkmasını sağlayan, korkularımdan, kabuslarımdan, karabasanlarımdan çekip alan, soğuktan, başıma gelebilecek kötülüklerden, susuzluktan, açlıktan koruyan canımın içi eşim, sana teşekkür ederim.
Kahvaltı kültürümü değiştiren, kahvemi nasıl içtiğimi keşfetmemi sağlayan, bambaşka hayatların, zamanların tanıklık ettiği anıları anlatan, bana meyveli pasta yediren, kahvaltıda makarna da yenebilir dedirten can yoldaşım. Bana kattığın şeyler için teşekkür ederim.
Kahkahalar, geziler, kilometreler, bambaşka hayatlar, farklı magnetler, kaybolmalar, yeniden bulmalar, başlangıçlar, bitişler, vazgeçişler, çiçekler, böcekler, maviler, yeşiller, dağlar, tepeler, yeni tatlar, heyecanlar.. ne bileyim işte daha neler neler.  Dolu dolu yaşadığımız yıllar için teşekkür ederim.
Güzellikler, ömürlükler, özgürlükler, yollar, yıllar bizim olsun sevgilim!

           💕 2. yılımız kutlu olsun…💕
Share
Tweet
Pin
Share
No yorum

Tutabilsem ucundan saçlarını
Bir tutam eklesem yüreğime
Ne büyük mesele aşk
Ne büyük mesele kavuşamamak..
Satırlara dökülen hayatları toparlıyoruz bugün
Birer birer seçiyoruz,  diziyoruz üst üste
Anlatamadıklarımız boğazımıza düğüm
Takılan her ne varsa bir sonraki şarkıda
Cümle cümle anlatıyorum seni 
Cümleleri çiçeklerle süslüyorum her defasında
Gerek yokmuş böyle şeylere
Her çiçek takılı kalıyor boğazımda
Şimdi söylemek lazım dediğimiz ne var ise
Hiçbirinin zamanı değil 
Akıp giden zaman da hiçbir yol bize ait değil
Bir pencere kuşu olmak varmış, gökten yere inerken
Belki de yağmura muhtaç kalacak bir cam çiçeği
Doğuştan bir drama yükleniyor içimize
Kimi yok edebiliyor yangınlar içinde bırakıp
Kimi mumyalıyor ve  dipdiri tutuyor acıları
Farklıyız yürüdüğümüz yollarda
Farklılıklar ahenge ışık tutuyor, anlayabilene
Anlamayana bir demet uzatıyoruz,
Yüreğimiz el vermiyor kimseyi çiçeksiz koymaya
Zaman durabilen bir şey olsa idi
Sen geçmeden
Sen kalırken
durdururdum bir yerlerde
İşte o zaman
Ne yağmura muhtaç kalırdı toprağım
Ne de boğazım bir çiçek bahçesi olurdu
Olsun-du...
Milyon defa seviyor olacağım doğan her güneşte
Milyon defa sevilmiyor olsa da bedenim
Farklı taşların çıkardığı o ahenkli seslere
Eteklerimi sallayacağım
Salıncaklarla bulutlara ulaşacak göz bebeklerim
Tutacak biri elimden, belki sen
Belki tanımadığım bir sen
Ama illa ki sen.
O gün çözülecek bütün düğümler
Çiçekler çıkacak içimden,
Dünya güzel bir yer olacak, ayak seslerimiz sokakları inletir iken.
Share
Tweet
Pin
Share
No yorum
Çift olarak her saniyemizi gezmeye harcamakla mükellefiz. Hem evci hem yolcuyuz kısaca. Ev de bizim canımız, sokaklar da. Çok şanslıyız ki uyum sağlayabiliyoruz. Gerçekten eğer birimiz sadece evci ya da yolcu olsaydı yanmıştık. Hayat çok kötü olurdu..
Her hafta sonumuzu ufak kaçamaklarla doldurmaya çalışıyoruz. Gittikçe yaptıkça size alternatifler sunacağım. Önerilerim de olacak elbet ama biraz daha günlük olarak düşünebiliriz.
19 Mayıs hafta sonu..3 günlük tatil..kapalı hava..ne yapsak bilememe durumu.. sonuç..
Cuma hatta Perşembe’den çıkıp bir yerlere saklanmayı çok istedik. Aradık taradık, bağırdık çağırdık sonra sakinleştik. 1 dakika dedik, herkes Pazar dönerse biz nasıl evimize gidebiliriz. Zaten yer mer yok. Bozcaada rotası deneyelim dedik. Neredeyse Mayıs’ın başında aradık. Her yer dolu! Gecelik fiyatlar İstanbul boğazındaki otellerle yarışıyor. Her türlü alternatifleri düşündük. Geyikli’de kalıp günü birlik adaya geçmek, feribot biletleri, arabalı/arabasız, zaman, mekan, kavram aklınıza ne gelirse..Bodrum katındaki camsız odalara vereceğim fiyatla bir geceliğine kraliçe olabilirim diye vazgeçmek zorunda kaldık. Çok geziyoruz dediysek harmanları savurmuyoruz. Bizim için geziler minimum şeylerden oluşuyor. Ufak butik oteller, sevimli köyler, kırlar ve harcamalar.. bu sebeple bu ticarete giremedik ve evimizde kalmaya karar verdik.
Evimizdeysek ne yapabiliriz dedik ve elimize bezle kovayı aldık. Hunharca temizliğe giriştik. Nasıl candan yapıyoruz belli değil. Bir taraftan ütü bir taraftan temizlik derken dışarıdaki yağmura el sallamayı da unutmuyoruz.
Eğlenceyi hak etmedik mi yani? Herkes yollarda tatillerdeyken biz evimizi temizlemişken bir de kaçamak yapalım dedik. Arkadaşlarla Cuma akşamı sazlı sözlü, rakı balıklı bir yunan eğlencesine gittik. Mimarsinan’da bir mekan burası, Budo İskele’nin hemen orada kalıyor. Kalikratya Balık Restaurant olarak bulabilirsiniz. Cuma akşamı canlı Yunan müziği vardı. Biz fix menü olarak tercih ettik. 4 kişiydik, masaya 1 rakı, 5 meze, salata, ara sıcaklar, balık, tatlı, çay menüde yer alıyordu. Fiyat bilgisi için mekanla iletişime geçebilirsiniz. Eğlendik, yani biz eğlenmek istiyorduk ve zevk aldık, üzücü bir olay yaşamadan kahkahalarla geceyi geçirdik. Arkadaşımızın doğum günü ve bizim yaklaşan 2. Evlilik yıl dönümümüz için de ufak bir kutlama oldu.😉
Uyandığımızda hala tatildi, hatta hafta sonunun ilk günüydü. Hızlıca bir kahvaltının ardından tabi ki kendimizi sokağa fırlattık. Dedim ya biz hep uzaklara yolculuk edenlerdeniz diye, işte o sebeple ne yapsak dedik ve Bakırköy İskelesi’ne doğru arabayı sürdük. Hemen girişindeki İspark’a bıraktık. 4-8 saat arası 11 TL’yi de görünce içimiz rahat etti. Hafta içi yarım saatte bir, hafta sonu ise saat başı Kadıköy/Bostancı hattı var. İstanbulKart tam ücreti 7,70 TL, indirimli 3,80 TL olarak geçiyor. Jeton alırsanız ayrım yapılmaksızın 10 TL ödemeniz gerekiyor.  Biz biraz erkenciydik ve Marina’da bulunan çeşitli kafelerden birinde oturup yüzümüzü güneşe çevirip D vitamini depoladık. 20 dakika sonra Kadıköy iskelesindeydik. Tam iskelenin orada bulunan İspark için sırada bekleyen araç kuyruğunun sonunu göremedik ve eşimle çaktık bir beşlik. Doğru tercihti, tabana kuvvet haydi bakalım.
Sahile girdik, gidebildiğimiz kadar gittik. Hedefimiz Bostancı’ydı. Ne kadar ütopik gözükse de biz yapardık, yürürdük. Sahil bitti, dere başladı. Yürüdük yürüdük. Fenerbahçe’ye kadar yürüdük. Güzel bir yemek yedik. Manzaraya karşı. Sonra bir tercih yapmalıydık. Bostancı’ya mı yoksa geri Kadıköy’e mi? Göz kırptık ve geri dönmeye karar verdik. Yürüdük yürüdük. Hızlı olmalıydık. Çünkü 45 dakika sonra deniz otobüsü kalkıyordu. Bu sondu ve geri dönmek için metrobüs, sonra minibüs gibi işkencelere maruz kalabilirdik. Vurduk kendimizi yine önce dere kenarına sonra denize.. hedefimiz Moda’daki Meşhur Ali Usta Dondurmacısı’ydı. Geç de kalsam, midem de bulansa, kussam da o dondurmayı yemeliydim. Koştuk ve dondurmacıdaki sonsuz sıranın sonuna dahil olduk. Burası hep bir sıra hep bir hengame. Aslında sıra da çabuk geliyor ama insanın hoşuna giden şey beklemek oluyor ve bekledikçe bekliyor. Çok çeşitli dondurmalar var. Ben tercihimi damla sakızı, ceviz ve karamelden yana kullandım. Topuna 5 TL olmak üzere toplamda 1 kişinin avucuna sığmayacak kadar büyük dondurmaya 15 TL verip koşmaya devam ettik. Tadına laf yok, ünü almış gitmiş zaten ama fiyatı bana fazla geldi. Bir daha gidip yer misin derseniz, evet yerim.
Yol yaklaşıyor, dondurmadan önümü göremiyorum ama sadece yürüyorum. Vee mutlu son, 10 dakika kala iskeleye yetiştik. Çaktık yine bir beşlik dondurma bulaşmış ellerimle.
20 dakika sonra arabamızda, 30 dakika sonra evimizdeydik. Telefondaki adım sayar uygulamasına baktığımızda, bu günlük toplamda 15 km yürümüştük. Yaşasın işte bu bizdik.!

Daha bitmemişti, yarın Pazar’dı. Kimsenin sevdiğini sanmadığım bir olayla karşı karşıyaydık, gündüz düğünü.. sabah yorgun ama keyifli uyandık. Kahvaltı ve hazırlanma faslının ardından düğüne koşturup gittik. Her zaman olduğu gibi yanımıza yedek kıyafet ve ayakkabı aldık ama gözümüz gezmek görmüyordu hiç. Düğünden evimize döndük, güzel bir alışverişin ardından haftaya hazırlık için yemeklerimizi yaptık, ton balıklı bol yeşillikli salatamızı yerken dizimizi izledik ve geceyi Pazartesi’ye dönmesi için yalnız bıraktık..
Share
Tweet
Pin
Share
No yorum
Orkide gibi olmak istiyorum.
Kim beni sabit tutmaya çalışırsa çalışsın, ben açan çiçeklerimin ağırlaştırdığı tarafa eğilmeliyim.
Share
Tweet
Pin
Share
No yorum
Kaçasın gelmiyor mu şehrin sessizliğinden,
Denizlere sığınmak usulca

Kapı önündeki teyzenin dizlerine yatmak gelmiyor mu içinden
Hayatı öğrenmek adına

Çiçeklerin solmasına üzülmüyor musun sahiden
Bir gece vakti sulamak gelmiyor mu içinden
Ölmüşlerin adına

Büyümek zor gelmiyor mu gidenlerin arkasından bakmak zorunda kaldığında
Çocuk kalasın gelmiyor mu tren istasyonlarında

Pakette kalan son dal sigaran ile bakışmak, tam o an çok zor gelmiyor mu
Gece, gündüze yaklaşırken gökyüzünü ciğerine doldurasın gelmiyor mu sahiden

Böyle böyle delirmek hoşuna gitmiyor mu sahiden
Delirmek ne güzel şey!
Demiyor musun?

Dört duvar arasında sıkıştığın günler hatırına
Gecenin gündüze yaklaştığı saatleri unuttuğum çocukluğun hatırına
Hayatı yaşamayı bilmeyen senin hatırına
Ben senin için söyleyeyim o vakit
Delirmek ne güzel şey! 

Share
Tweet
Pin
Share
No yorum
        Bugün uçaktan korkan birisiyle tanıştım.
Anlayamadım onu. Ne anlattıysa, nasıl hissettirmeye çalıştıysa bir o kadar sevdim ben..
Boşluk dedi önce, nereye gittiği nasıl gittiği belli değil dedi. Sonra nasıl uçuyor bu, hiç şansın olmaz düşerse. Ya düşerse?..diye devam etti. Yine anlamadım.
         Uçmanın nesi korkunç olabilir, bulamadım ben. Özgürleşmenin binbir tane anlamı mevcutken bu da onlardan sadece bir tanesi dedim. Hem de parayla satın alınabilecek kadar basit olanı. Uçakta doğan çocuklar bile dünya vatandaşı gibi bir tabire sahip olurken korkmaktan nasıl bahsedilebilir?

         Uçmak.. aslında uçakta olan için hiçbir yere ait olmama durumu.. göklerde olmak ve dakikalar içerisinde kilometrelerce yol katedebilmek. Ardına bakamamak aslında en güzeli. Camları o yüzden o kadar küçük. Başını çevirdiğinde geride bırakılanlar gözükmesin diye.. ileriyi de görme diye o kadar küçük camlar. Nereye gittiğinin önemi olmasın ve sadece gidebildiğini gör, önyargılarından kurtul ve anı yaşa diye öyleler.


        Uçmak.. sihirli bir güce sahip olmak gibi bir şey. Bir yerden bir yere ışık hızıyla gidebilmek..
Share
Tweet
Pin
Share
No yorum
Vurgun yemiş bir yüzücü çıkarıyorlar en derinden
Mor dudaklarına bakakalıyorum
Ellerinin soğukluğuna dokunuyorum
Yüzünü avuç içlerime alıyorum
Bir geminin dalgaları vuruyor kayalıklara
Sessiz bir orkestra eşlik ediyor
Feryat edenlerin yüzüne bakamıyorum
Haddim değil bir teselli de bulunmak
Bir ormana düşüyor yolum
Leylak kokusunu ciğerlerime dolduruyorum
Bir ağaç dibi kucaklıyor ıssızlığımı
Issızlığıma sarılıyor
Issızlığımı sahipleniyor
Issızlığım ıssızlıktan çıkıyor
Yedi düvele karşı geliyorum
Haddim olmayan bir işe kalkışıyorum ilk defa
Dersimden kalıyorum
Yolculuklardan kalıyorum
Sevgilerden kalıyorum
Her kaldığım yer için çiçekler yetiştiriyorum
Çiçekler toparlıyor huzuru hücrelerime
Hücrelerim ev sahipliğine bürünüyor
Bırakmıyor yaşanacak şeyleri
Yaşayamıyorum, içimde dolup taşan alevleri
Toparlıyorum bütün çiçeklerimi
Kökleriyle beraber alıp, koşuyorum sağa sola
Sağ sol bana çarpıyor
Duruyorum bir saniyeliğine
Vurgun yemiş bir yüzücü çıkarıyorlar en derinden
Mor dudaklarına bakakalıyorum
Ve bütün çiçeklerimi denize atıyorum.
Share
Tweet
Pin
Share
No yorum
Talihsiz bir kelebeğim bu evren içerisinde
Hatırlamıyorum çocukluğumda neredeydim,
Buralara nereden geldim?
Batan bir geminin içerisindeyim,
Okyanusun ortasında öleceğim,
Arafta kalanlarla beraber, o büyük günü bekleyeceğim.

Share
Tweet
Pin
Share
No yorum
Gezmek.. Yemek.. hayat felsefem olan 2 kelime. Zaten adım ve soyadıma bakılırsa çok da yabancı değiliz. (Gamze YLDRG)
Gezmeye nasıl başladım, nasıl tutku oldu tam bilemeyeceğim aslında genlerimde olduğunu söyleyebilirim. Babama bakılırsa, beni gerçekten leylekler getirmiş. O da çok gezer, gezmeyi sever çaktırmayalım. Çocukluğumdan beri her Pazar günü gezmeye götürürdü bizi, neresi olduğunun önemi yok birlikte gezmeye giderdik. Bu sanırım benim başlangıcım.
Altın vuruşla başladım gezme hayatına. 18 yaşına basar basmaz yapılabilecek şeyi yaptım ve saçlarımı sarıya boyatıp Amerika’ya gittim. 3 aylığına Work and Travel için..  Ailemden uzak kaldığım ilk gezimdi bu, okyanus ötesi ilk gezim. Korkmadım hiç, vazgeçmedim ve hayat mücadelesiyle gittim. Neyin ne olduğunu bilmeden bir bavulu doğranmış domates, peynir, zeytin, toz tavuk göğsü tatlısı- tabi ki orda tatlısız kalamazdık- türk kahvesi, çorba, makarna doldurarak gittik daha 9 aydır tanıdığım arkadaşımla. Şanslıydık havalimanında durdurmadılar bizi ve kaçırmadılar gurbet ellerde.
İlk uçağa binişimde okyanus ötesine gittim. İnanılmaz keyifli ve kısa bir yolculuktu benim için. Gözümde büyümedi hiç. New York’a indik, 20+20+8 kg bavullarla. Kalacağımız evi kendimiz bulacaktık. Çok zekiydik çünkü. Binmediğimiz araç, yürümediğimiz yol kalmadı. Bavulları metro merdivenlerinden aşağı itip, elimizi kolumuzu sallayarak iniyorduk. Bitmiştik artık çünkü. Sorsanız bir yudum su içmeden New Jersey’e doğru yol almaya çalışıyorduk. Kimsenin olmadığı otobüse binip dualarla geçirdiğimiz yolculuklar, otobanın ortasında inip karşıdan karşıya koşturmalar, ünlü bir otel zincirinin -reklam olmasın şimdi baya ünlüydü- bahçesinde feryat figan ağlayarak güvenlikten yardım istemeler, ay daha neler neler..
Evimiz, barkımız, etrafımız, perili evde oturan komşumuz, ev sahibimiz, gezdiğimiz yerlerimiz..
Hepsi birer tecrübeydi ama asıl, kasada iş yaparken Türkçe konuştu diye bir ailenin yanına apar topar taşınmak yaptığımız en en en delice şeydi sanırım. Ölmedik, tecavüze uğramadık, dışlanmadık, dolandırılmadık. Aksine öyle iyi insanlarla karşılaştık ki bizi evlatlarından ayırmadan bakıp beslediler. Sevgi verdiler sahiden!

                Geriye döndüğümde ne yaptıysam iyi ki diyorum. Tabi ki keşkelerim var ama bu bünye bir Amerika görüp var olmaya çalıştı. Detayları çok bilinmese iyi olur zaten 😇 
Share
Tweet
Pin
Share
No yorum
Biz 3 kuzeniz aslında. 3 kız kuzen. Soy isimlerimiz aynı, kısaca YLDRG. Hayatın akışıyla birlikte ikimiz kendimize yeni bir soyadı seçtik fakat birimiz hala YLDRG. Beynimiz hem işleme hem de sözlere oldukça yatkın.  Okuduğumuz bölümler mühendislik, enformatik gibi şeyler olsa da hep bir yaratma, hayal etme ve kurgulama üzerine kurulu dünyamız. Evcilik çağından beri üçümüz diğer kuzenlere kıyasla biraz daha hayalperest ve kurgucu olduk. Bu da onun bir taşması sanırım. Birimiz şairane duygu sellerinde, birimiz hoy hoy gezmelerde, hikayeleştirmelerde, diğerimiz hem bilgisayar dünyasında kodlamada hem de kurgulamada..
Neler yapabiliriz, dünyada iz nasıl bırakabiliriz diye bunca zaman düşündük. Elbet bir şeyler yaptık kendi dünyalarımızda ama bu 3 kafayı bir araya toplamayı ancak başarabildik. Birbirimize ve duygularımıza güvenimiz tam. Yazmadan, üretmeden duramayanlardanız. Okudukça yazdıkça yükseğe çıkıyoruz.
Kimi zaman hayatlarımızdan kesitler bulacağınız, kimi zamansa hayal dünyamıza dahil olacağınız kelimeler sizleri bekliyor olacak.

Hayal kurmadan var olmamız mümkün değil, gökkuşağının altından geçince cinsiyet değiştirildiğine inanan çocuklarız biz. Bu gizli serüvenimizde “keşke şöyle olsa..” diye başlayan cümlelerinize tercüman olabildiğimiz keyifli okumalar diliyoruz.
Share
Tweet
Pin
Share
No yorum
Saçlarımın dağılan haline bakılırsa bu rüzgar dinmeyecek gibi.. Kendimi fırlatırcasına koşuyordum. Fırtınadan sonraki yağmurda rezil olmamak için dua ederken hızlıca asansöre bindim. Aynadaki yansımama bakarken birden kapı açıldı. Korktum. Belli etmeden sakince dönmeye çalıştım. Ve gözlerini gördüğüm an Murathan Mungan gibi tüm hayatımı temize çektim.
Share
Tweet
Pin
Share
No yorum
Arabayla gidilen yolları sevdim hep. Tıkır tıkır o ses, arka fondaki müzik, yansıyan güneş, yol kenarındaki kahveciler..
Ben gitmeyi hep sevdim. ama bu seferki gitmek değil, kaçmak..
Çektim sağa hükmettiğim koca makineyi. Gözlerimin sileceği olmadığı için yola devam edemedim. Her damlada tek tek saydım yediğim kazıkları..
Share
Tweet
Pin
Share
No yorum
Güneş.. 
Güneş olan bir yere gitmek istiyordum. Alabildiğine uzanan ve sadece güneşten parlayan yerler görmek istiyordum. Kaçtığım şeyin kendimdi ama bu amansız hastalıktan kurtulmanın tek yolunun; güneşin yakıcılığına kendimi bırakarak yok olmak olduğunu biliyordum.
Share
Tweet
Pin
Share
No yorum
bir deterjan reklamı vardı ben küçükken.. "Ayşe örtmen benle evlenmek istiyo anne." repliği kaldı hafızalarda. işte ben de bu haldeyim bayadır. Herkes benden bir şey istiyor anne. Sonu evlilikle bitecek diye korkuyorum.
Share
Tweet
Pin
Share
No yorum
Üzerimde gelinlikle gecenin karanlığına doğru koşuyordum. Gelinliğin ağırlığı özgürlüğün hafifliği karşısında eziliyordu. Yapay zeka üretimi S208'den kurtulmuştum. Ama kaderimden kurtulamayacağımı duyduğum helikopter sesinden anladım.
Share
Tweet
Pin
Share
No yorum
Yıllardır dünyanın en zeki adamlarından birine aşık olduğumu düşünüyordum. Zekası karşısında ezildiğim adam karşıma geçti ve bana bir kitap yazdığını söyledi. Ne hakkında olduğunu sorduğumda ilk cümleden sonra söylediklerinin dinleyemeyeceğim kadar saçma olduğunu fark ettim. Ve bu cümle dünyanın en zeki adamının ne kadar sığ olduğunu anlayacağım olaylar zincirinin sadece başlangıcıydı.
Share
Tweet
Pin
Share
No yorum
Kızlarla bir partiye gitmiş eğleniyorduk. Bir adamın elinde silahı ile bana doğru geldiğini gördüm. Hem de silah başıma doğru nişan almış şekildeydi. Bir hamle ile masanın üzerine atlayıp, oradan da adamın üzerine atladım. Tüm gücümle adama vuruyordum. Birden herkesin bana baktığını fark ettim. Adamın üzerinden kalktım. Kıyafetlerimi düzelttim ve çantamı alıp, kapıya yöneldim.
Share
Tweet
Pin
Share
No yorum
Televizyonu açıp, koltuğa uzandım. Haberlerde ismimi duydum. Herkes benden bahsediyordu. Aranıyordum hem de henüz ortaya atmadığım bir fikrin başarısından dolayı.
Share
Tweet
Pin
Share
No yorum
Kavrucu sıcaklarla boğuştuğumuz bir yaz günüydü. Birden dışarıdan göğü delercesine çakan bir şimşek sesi duyuldu. Ne olduğunu anlamak için kapıya gittim ve kapıyı açtım. Beni büyüleyecek manzarayla karşılaştım ve artık dünyada olmadığımızı anladım.
Share
Tweet
Pin
Share
No yorum
Hayatta her istediğinize sahip olmanın bir bedeli varmış. Sadece yürekten dilediğim için gerçekleştiğini sandığım olaylar aslında yaratabileceğim hayatların başlangıcıymış. Bunu öğrenme şeklim benden çok şey almış olsa da yarattığım hayatlarla yaşamak eğlenceliydi.
Share
Tweet
Pin
Share
No yorum
Newer Posts

Katkıda bulunanlar

  • Unknown
  • Unknown
  • Unknown

Categories

  • Ana Sayfa
  • Anı
  • Aşk
  • Balat
  • Bayram
  • Biz Kimiz
  • Bozcaada
  • Cumartesi
  • Çanakkale
  • Çiçek
  • Etkinlik
  • Evlilik
  • Geçmiş
  • Gezi
  • Göz
  • Güneş
  • Günlük
  • Hafta Sonu
  • İstanbul
  • İz. Gün
  • Kadın
  • Kendime Not
  • Kutlama
  • Lethe
  • Masal
  • Mikro Hikaye
  • Mikro Şiir
  • Ne Yapsak
  • Pazar
  • Sandal
  • Sevgi
  • Şiir
  • Şiirsel
  • Tanıtım
  • Tramvay
  • Umut
  • Yıldönümü

recent posts

Blog Archive

  • ►  2018 (5)
    • ►  Ekim 2018 (1)
    • ►  Mayıs 2018 (2)
    • ►  Nisan 2018 (2)
  • ▼  2017 (29)
    • ►  Ağustos 2017 (1)
    • ►  Temmuz 2017 (1)
    • ►  Haziran 2017 (7)
    • ▼  Mayıs 2017 (20)
      • Bugün 30 Mayıs
      • Ahenk İçinde Biz
      • Hafta Sonu Gezmeleri 1
      • Hayat Karşısında
      • Delirmek Ne Güzel Şey
      • Uçmak
      • Denizler Çiçek Açıyor
      • Kelebek
      • Macera dolu Amerika
      • Biz Kimiz?
      • Olası Anlar
      • Kaçtım ama Nereye?
      • Tükeniş
      • Ben neyim ki?
      • Çıkış Yok
      • Aslında
      • Asi
      • Şöhret
      • Sonsuzluk
      • Yön

Kötüye Kullanım Bildir

Created with by ThemeXpose | Distributed By Gooyaabi Templates